7 Eylül 2008 Pazar

sevdim çok sevdim (dan dannnn!)





















Başlıkta girizgahını kulllandığım Tarkan şarkısı "sevdim çok sevdim! tanıdım aşkın en saf halini" diye devam ediyor. ben şarkının sevdim çok sevdim kısmındaki ısrarlı,kararlı yarı üzgün tavrı Amsterdam'a olan hislerim için kullanıyorum. Öyle böyle değil çok sevdim! 5 gün kaldım ve benim "Bir yıl yaşasam ben burada" listesinde en üst sırada şimdi. Barselona'dan vazgeçtim, Paris çok kalabalık. Amsterdam çok şükela!

Gitmeden internetten ulaşılabilecek her kaynağı sömürdüm. Google mapsden her haltın haritalarını bastırdım. Yemek için müzeler için açıkhava aktiviteleri için ayrı listeler yaptım. Gittim aşık oldum geldim. Dönerken trende, cama yapışmış, aklı geride bıraktıklarında rolünün hakkını öyle verdim ki Fanni "üzülme, yine geliriz" diye teselli ediyordu. Gerçi dönerken çizdiğim gariban görüntüde beş günün yorgunluğu, Türkiye'ye dönüş öncesi hazırlıkların karın ağrısını ensemde hissetmem (bagaj limiti bagaj limiti bacaksız!), Fanni ile son tatilimizin olması (şimdilik!), telefonun alarmını sürekli erteleyip trene son dakikada yetişmemizin stresi de azımsanamaz.

Benim gibi resim, tasarım seven bir insan için bir nevi cennet. Müzelerin sayısı, içerikleri, ulaşılabilirlikleri insanı arsıza çeviriyor. Çulsuza da çevirmemesi için I amsterdam kartını alıyorsunuz. 24, 48 ve 72 saatlik seçenekleri mevcut. 48 saatlik olandan alıp metabolizmanın yolda bırakmadığı ölçüde ilgi alanımıza giren herşeyi gördük.

Eğer Anne Frank'ı okumuş üstüne bir de etkilenmişseniz görün evini. Bir boktan ders almayan insanoğluna ders niteliğinde. Sadece yarım yüzyıldan biraz daha önce, Avrupa'nın göbeğinde, sadece dini farklı diye..

Rijksmuseum tanrı varsa o meşhur deyimdeki eli hep Hollandalı resamların üstündeymiş demek için. Rembrandt'a selam etmek için. Müzenin büyük kısmı tadilatta o yüzden Masterpieces sergisini gezdik biz. İşte Amsterdam'a gitmek için neden 1: Müzenin tamamını görmek!

Rembrandt'ın Evi: Fanni Rembrandt'ın hakkını teslim eti ama biraz esnaf buldu. Resim satın almaya gelenlerin beklediği salonda resim teşhir etmesi, eserlerinin ederine dair farkındalığı vs. etkili oldu buna. Tabi değeri öldükten sonra anlaşılan ressam mitiyle büyümemize verdik bunu. Gerçi Rembrandt bankaya olan borcu yüzünden bu evden çıkmak zorunda kalıyor ve başka bir yerde ölüyor ancak büyük eserlerini yaptığı ev burası. Hollanda devleti mi Rembrandt Vakfı mı tam olarak hatırlamıyorum daha sonra buranın orjinal haline uygun bir biçimde muhafaza edilmesini sağlıyor. Sadece Rembrandt nerde, nasıl yaşamış merakını değil o dönemin tipik hollanda evlerini görmek için de ilginç gezmesi. Bizim yüklük diye tabir ettiğimiz yorgan,döşek kaldırılan ahşap dolaplara benzer kapaklı dolapların içinde uyuyorlarmıs. dolabın içinde yatak var!

Red Light District'de orda burda yazılandan farklı bir şey görmedim ben de. Şok olmadım, bu ne demedim, garipsemedim bile. Oradaki adamlar vitrinin arkasındaki fahişelerden daha acınasıydı diyeceğim ama ben kim oluyorum da acınası diye etiketliyorum. Sadece şunu fark ettim daha genç ve daha güzel fahişelere daha çok üzüldüm. Sandığım kadar iyi bir insan değilmişim ve genç/güzel/genç/güzel/genç/güzel çağı benim de vicdanımı ele geçirmiş. Geçmiş ola. Tedavi edeceğim..

Çiçek Pazarı: Ben hala o kokunun dogal olmadığını bir şey sıktıklarını iddia edeceğim çünkü hiç güzel kokan çiçekçi görmedim ben (dağdaki bayırdaki çiçeklerden bahsetmiyorum) ama burası kokladığım en güzel yerdi!

Kanal turu: evet buram buram turist atrakiyonu ama dibine kadar güzel! Suyun üztündesin, şehri tavaf ediyorsun oh mis.. Tek dezavantajı yüksek sesle konuşan Amerikalı turist bolluğu. Umarım münferittir ve normalde herkes huşu içinde çeveyi izliyordur ve aynı yaş grubuna mensup Amerikalı orta yaşlı teyzelerin Amsterdam'ı ortalamaya çekme planları yoktur. İngilizcenin en kıl olduğum aksanına sahip olmaları acımı kat be kat arttırmaktadır.

Patates kızartması.. Türkiye'de doğmuş büyümüş her insan gibi "bizim buranın patates kızartması meşhur" iddiasına karşılaştığım her coğrafyada güldüm (aferim çok özel bir lezzet övün dur diyerek) ama Centraal Station'dan Dam Straat'a (Dam Caddesi) inerken solda kalan o küçük kızartmacıya gıkımı çıkaramam. Kalın dilimlenmiş, dışı kıtır içi yumuşak. Fransızlarla Belçikalılar sidik yarıstıradursun şampiyon Dutch Fries!

Van Gogh.. Aktif ressamlık hayatı 27-37 yaşları arasını kaplamış, acıların ressamı. Benim Amsterdam'a gitmeden en merak ettiğim müzeydi. Merakımın karşılığını verdi üstüne üstlük hediyelik eşya dükkanına eğer sahp olsaydım lüçük çapta bir servet ödeyebilirdim.

Hediyelik eşya dükanına küçük çapta bir servet demişken bu şehir insanı tüketim canavarı yapar! Yanında ne kadar para, kart limiti vara sömürtür! Bir şehrin her yerinden güzel tasarımlar mı fışkırır?! Sanat galerisi, tasarımcı dükkanları, mobilyacıları Chuck Palahniuk'e selam ediyorlar gıyabımda.

Kanallara bakan evleri bu "ince zevk"ten nasibini bolca almış ama perde takmamakta ısrar edip beni bir evi kafe sanıp kapısını zorlamak ya da mütemadiyen stalkerlık yapıyor durumuna düşürmekten zevk alan insanların ikametgahı.

Gördüğüm en güzel kilise bu şehirdeydi. İçinde de bir sergi. Black is beautiful. Görgüsüzlük etmek istememekle beraber Strazburg, Metz, Barselona, Notre Dame de Paris,Köln gibi en baba katedralleri görmüş biri olarak De Nieuwe Kerk'in gördüğüm en güzel kilise olduğunu söyleyebilirim.

Yazacak zilyon tane şey olmakla birlikte şimdilik bu kadar ruh halindeyim. İçimdeki kanala bakan hip daire tut, tasarımcı mobilyaları, resim ve heykellerle donat sonra içine yerleş ve yaz diye arsız, kendini bilmeze gerçek hayatı öğretmem gerek.

Hem burada Heineken bile yok!

6 yorum:

Ashraf dedi ki...

nice photos

Ashraf dedi ki...

very nice photos

derya dedi ki...

@ashraf: thanks!

edoras dedi ki...

bence de veri nays fotos, ayrıca ben burda dersane ev arası mekik dokumaktayken böyle amsterdam, paris gezmen veri anfeyır kuzu! aheruehe yerim, bi de özledim ne zamandır konuşamadık :) neyse dönüş tarihin yaklaştı galiba, yolunu istanbul üzerinden geçir mutlaka! :)

derya dedi ki...

@edoras!
kuzu nerdesin sen ya?! çok ozledım!
dondum ben;)
istanbul'a yolum dustugunde dersane kapısında beklerım senı;)))

edoras dedi ki...

hiyaa ne zaman döndüüün?! :) valla ben de çok özledim kuzu, mutlaka görüşmeliyiz, bi sürü anlatacak şeyim var! gerçi benden önce sen anlatırsın, oralar anlat anlat bitmez herhalde ehruerherhe. tatilim olsa atlayıp ankara'ya gelicem de dersane denen merette tatil olmuyor malum :(