1 Nisan 2008 Salı

guney'e giderken!!!






ertesi gun seminere yetismek icin bir gece onceden trene binmeye son dakika karar verdim. ertesi gun 06:30'da gara inmeyi goze alarak. kilitli dolap bulunur dusuncesiyle. dunyanin en rahatsiz koltuklarindan birinde 7 saatlik yolculukla "guney"e indim. gunes, iyi hava insanlarin haline tavrina nasil yansir bir kez daha gordum. 06:30'da bir guvercinler bir de tren bekleyen yolcular vardi. seminere ve sonrasina dair plan yapmakla gecirdim turizm ofisin acilma saatine kadarki bekleme suremi zira koca bavul kilitli dolap olmayan garda ciddi yuk olmustu. bir yandan da sehirde kilitli dolap yoksa ne yaparim dusuncesiyle ugrastim. sonucta geceden trene bulusma saatine kadar sehri kesfetmek icin binmistim. bavulla kalirsam garda 11 saat bekleme rekoru kirabilirdim.

"guvenlik nedeniyle kilitli dolap yokmus"mus da bilmem ne.. bu durumda hostel deneyimleri devreye girer. merkezdeki genclik hosteli sorulur, hostele gidilir, "kalmayacagim ama su saate kadar kilitli dolabinizi kullanabilir miyim? suraya gidecegim de" falan filan.. sonrasi ozgurluk!

montpellier'e dair ilk izlenimler: fransa'nin guneyi ne guzelmis! ben burda okusaymisim keske! gunes, gunes, gunes! gunesli havayi bir yerde yasamanin ana unsuru sayan yuzeysel bir insan oldum ciktim galiba..

tramvayla ulasim saglanan, guney mimarisinin, gocmen etkisinin cok net goruldugu, fransa'nin yasli nufusuna inat ogrenci sehri titriyle bir suru genc insanin sokaklari doldurdugu, comedie meydani cok canli, guzel bir sehir montpellier. ben burda bir yil yasasam keske sehirlerinden..

meydaninda alik alik saatlerce oturup insanlari seyrettigim, onceki hava kafami ve sinirimi bozan her seyi silen hafifleten olabilecek en iyi degisiklikti. tipiden sonra tisortle gunes altinda oturmak.. gunes isigindan rahatsiz olmaya ise hic girmemeliyim aslinda. parkta da alik alik oturdum. hicbir yere kosturma derdi olmadan, su bekliyor bu bekliyor derdi olmadan oyle oturdum. parklardaki emekliliginden 15 yil gecmis amca kivaminda. kumda oynayan torun eksikti bir tek.

guneye inince, azicik gunes gorunce pelte kivamina gelen kuzey insaniyla empati kurmak da varmis ahir omrumde. "aa gunesli hava" diye sevinmek de..

geceden baslayan yolculuk ve otomatlardan alinmis sacma sapan biskuvi ve madeleinelerden dolayi ac olan gozumu ve midemi kucuk bir cin lokantasinda doyurdum. sonra montpellier'nin dar sokaklarinda bos bos dolandim. tren eskice olunca bende peydahlanan pisim, igrencim duygusunu hic planda yokken alinan ucuz beyaz spor ayakkabilarla hafiflettim. kezban roma'danin aldiklarini paket yaptirmayip magazadan giyerek cikan, eskisini paketleten tiplemesi gibi bir ruh hali. belki de boyle bir sahne yok o filmde ya neyse..

bese dogru zanda'yla bulusma ve les aresquiers'e yol alma vakti.

Hiç yorum yok: